VERGİ YAPILANDIRMASI V.U.K 359. MADDESİNİ DE KAPSAMALIDIR

Vergi kaçakçılığı suçları arasında en çok rastlanılan suç tipi 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 359. Maddesi sahte fatura düzenleme veya kullanma suçudur ve aşağıda gerekçelerini belirteceğimiz üzere bu suçta uygulanan ceza usulü, kanuna ve hakkaniyete uygun düşmemektedir.

Hazırlanmakta olan Vergi Yapılandırması çalışmalarında Vergi Usul Kanunu 359. Maddesi mutlaka gözden geçirilmeli ve söz konusu suçun yarattığı ve yaratmakta olduğu mağduriyetler giderilmelidir. Şöyle ki; daha önce çıkartılan 18 Mayıs 2018 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan 7143 Sayılı Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına ilişkin Kanun’dan Vergi Usul Kanunu 359. Maddesi muaf tutulmuştur. Söz konusu suçu işleyenler bu yapılandırmadan faydalanamamıştır. Yine 19/08/2016 tarihinde 29806 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6736 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre, sahte fatura kullananlar bu maddenin mali kısmından faydalanmış ise de ceza davalarından faydalanmamıştır. Hazine zararı giderilmiş ve uzlaşma sağlanmış olması ceza davasını etkilememiştir. Fakat geçmişte çıkartılan 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanunu’nda ise; Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahiflerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya yapray koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler ile belgeleri sahte olarak basanlar hariç tutulmuş ise de fatura kullanan ve ceza davaları devam eden sanık/mükelleflerin ceza davaları düşürülmüştür.

213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 359. maddesi göre, belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fakat öyle ki T.C Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2012/25524 Esas, 2014/9675 Karar Ve 20.05.2014 Tarihli Kararında; Yerel Mahkemece farklı takvim yılları için ayrı suç işlendiğinin kabulü ile ayrı hüküm kurulmayıp fail hakkında bir suçtan hüküm kurulup ceza tatbiki yoluna gidilmesini bozma nedeni saymıştır. Yani Yargıtay içtihadı ile her takvim yılı için ayrı ayrı cezalandırılmaya gidilmektedir. Bu sebep ile bu suçtan yargılanan sanık, kanun maddesinde belirtilmeyen bir usul ile öngörülemeyen cezalar ile karşı karşıya kalmaktadır. Ve bu durum;

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 7. Maddesine ‘Suçun işlendiği sırada uygulanabilir olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.’’

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38.Maddesine  ‘’kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimse suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.’’

Türk Ceza Kanunu 2. Maddesine ’Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.’’maddelerine aykırılık teşkil etmektedir.

Oysa ki, suç işlenmesi dolayısıyla verilecek cezanın hukuki sonuçları ve bu yaptırımların süre ve miktarlarının da kanunla dü­zenlenmesi zorunludur. Fakat kanaatimce, Vergi Usul Kanunu 359. Maddesi büyük belirsizlikler taşımaktadır ve bu kanun mutlaka düzeltilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu denli yüksek boyutlu ve tahmin edilemeyen cezalar göz önüne alındığında hukuk devleti ilkesinin gereklerinden olan temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınmasının ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkelerinden biri “belirlilik“tir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin, kanundan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar.

Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hem idari para cezası hem de hapis cezası verilen davalarda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 7 numaralı Protokolün 4. maddesi uyarınca yaptığı incelemelerde aynı suçtan ötürü iki kez cezalandırılma yasağının ihlal edildiğine karar vermektedir.(Nykenan/Finlandiya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 20.05.2014 tarihli kararı ve Ruotsalainen/Finlandiya Kararı ile üç kat vergi zıyaı cezası yanında hapis cezasının da verilmesini 7 numaralı Protokolün 4. Maddesine aykırı bulmuştur.)

Uygulamalarda görüldüğü üzere, her yıl ayrı ayrı cezalandırmanın yanında bir de zincirleme suçu hükümleri uygulanarak ceza tekrar arttırılmaktadır. Türk Ceza Kanunu 43. Maddesi doğrultusunda ‘’ Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.’’ Dolayısıyla sahte fatura düzenleme ve kullanma suçunda fail hazineye karşı tek bir suç işleme amacı ile hareket etmektedir. Sanık her yıl için ayrı cezalandırıldığı gibi her yıl için de ayrıca zincirleme hükümlerine maruz kalmaktadır.  Kanun metni incelendiğinde zincirleme suçunun da hakkaniyetli bir şekilde uygulanmadığı anlaşılacaktır.

Vergi Usul Kanunu 359.maddesinin uygulanan ceza usulü ve özellikle Covid-19 kaynaklı günümüz ekonomi koşulları dikkate alındığında vatandaşın devlet ile barışması ve bu barışın hem mali hem cezai kısmı için geçerli olması gerektiği kanısındayım.

Av. Murat TEMEL

İletişim

Bize ulaşmak ya da soru sormak için aşağıdaki iletişim kanallarını kullanabilir ya da mesaj bırakabilirsiniz. Mesajınızı en kısa sürede yanıtlayacağız.